RSS
0

Galatasaray 4 - Diyarbakır 1


Uzun zaman sonra geri dönüş yazım olsun bu... Şu anda çok kızgınım bir haldeyim öyle bir maçtan çıktık ki Su savaşına dönen derbiden çok daha fazla zararı nasıl verebiliriz diye düşünüp bunda karar kılmış olmalı ultrAslan'ın elebaşları... Yukarıdaki resim aslında onlara verilen en güzel cevaptı...

Öncelikle maça kısaca gireyim: Baros coştu, takım iyi paslaştı tempo biraz düşük olsa da ama gene de iyilerdi benim sene başından beri görmek istediğim ilk 11 di sahadaki (kalede Ufuk olmalıydı aslında...)

Bugünü kara gün olarak geçiren olaylara gelelim asıl maçtan çok daha önemli bu çünkü... 3 tane maçta 1 puan almış olabiliriz ama bu bugün yaşanan rezaleti haklı yapmaz.

Maçtan önce takımı tribüne çağırmazsın, doğrudur...
5 dakika bağırmazsın, doğrudur...
Yazılan yeni tezahuratı 10 dakika bağırırsın, ne kadar söylenenler ağır olsa da doğrudur....

Ama takımın gol atınca ıslıklamak, yanlışların başlangıcı oldu. Sen bu takımın taraftarıysan o takım gol atınca sevineceksin kardeşim, bu mu senin sevgin? Hani aşkın renkleriydi? Ee o renklerdeki formayı ıslatan, o armayı taşıyan insanlar gol atınca ıslıklamak nedir biri bana açıklasın bakalım açıklayabiliyorsa?

O yeni yazılan tezahuratı 30 dakika yapamazsın, sen bu takımı baltalayamazsın bir kere.. Galatasaray'ın şampiyonluk şansı yok mu sanıyorsunuz siz? Bursa'nın berabere kaldığı bir gün, alınan 3 puan bu takımı tekrar şampiyonluk potasına soktu farkında mısınız? Bu futbolcular salak değil verilen tepkiyi çok iyi anlıyorlar bu yüzden abartmanın alemi yoktu.. Zaten numaralıdaki insanlardan biri olarak gereken tepkiyi elimizden geldiğince gösterdik bugün bu rezalette...

Jo alem yapıyormuş,parti yapıyormuş.. Kardeşim hangi devirde yaşıyoruz bana bunu açıklayın lütfen.. Siz cuma-cumartesi gece dışarı çıkabiliryosunuz di mi? Peki futbolcular insan değil mi, eğlenmeye hakları yok mı? Bu adam sizce klüpten izin almadan mı dışarı çıkıyor? Eğer öyleyse para cezası nerede? Yok di mi? İzin gününde dışarı çıkacak tabii ki adam, isterse parti verir, isterse gider 30 şişe şampanya açtırır, isterse harem kurar zevkini sürer.. Size ne? Jo'nun hayatından size ne? Jo bugün kendisine aşırı tepki gösteren taraftara rağmen oyuna girince elinden geleni yaptı, ıslıklar eşliğinde pres yaptı, pas yapmaya çalıştı oynamya çalıştı... Sen kendi oyuncunu böyle yuhlayamazsın...

Ama hataların en büyüğü neydi biliyor musunuz? Bu takımın kaptanını yuhlamak... Kaptanın ki ruhsuz denilen maçlarda sakat sakat oynamaya çalışıyordu oyundan çıkarken ıslıklamak düpedüz terbiyesizliğin en üst seviyesiydi.. Arda Turan'ı bugün bu taraftar kaybetti bunu bilsinler.. Bu çocuk hani ben Galatasaraylıyım diye bas bas bağıran çocuk sene sonunda yurtdışına gider artık... Hani hep diyordu ya ben Fenerbahçe forması giymem diye hah artık onu da giyebilir.. Hepsi sizin yüzünüzden, kendini bilmeyen bir avuç gerizekalı yüzünden... Bu gurur sizin...

merak ettiğim konu ultraslan Dünya üstündeki Ultras gruplarının felsefesiyle kurulmuştu... Peki o grupların kendini feshetme şartı vardır bilir misiniz? Bilmeyenler için söyleyeyim eğer bir Ultras grubu pankartını rakip tribüne kaptırırsa o grup kendini fesheder... Hatırlayalım o zaman 5-6 sene önceki bir Beşiktaş maçında ultrAslan'ın pankartını kaptırmasını... Hani kurulduğunuz felsefeye bağlılık... Koca bir yalansınız biliyorsunuz di mi?

Bugün bu rezalette parmağı olan kimse tribüne gelipte "iyi günde kötü günde", "yenilsende yensen de" diye bağırmasın, gördük biraz kötü günde yaptıklarınızı...

Son notumda yönetime: Siz ne aptal insanlarsınız? Taraftarı iyice galeyana getirmek için hoparlörlerden Taçsız Kral Metin Oktay'ı çalmak nedir bana açıklasanıza? Siz bu takımın arkasında filan değilsiniz bunu bugün gördük bu takımı baltalamak için elinizden geleni yaptınız sizde bugün.. Helal olsun....

Yeni tezahuratı değiştirip kendime göre rezalette parmağı olanlara söylüyorum ben:

Kimisi beleş bilet peşinde
Kimi karaborsa işinde
Galatasaraylılık inan yok hiçbirinde
Tutturmuşlar ruhta ruh diye

Havalimanında oyuncu karsilamak
İnan kaldi çok eski bir devirde
Bu takımın kaptanı yuhlanmaz bir kere
Haddini bileceksin sen önce
HADDİNİ BİLECEKSIN SEN ÖNCE!!!
Read more
0

Çocuğumu Keserim...


Eğer Harry Kewell giderse olmayan çocuğumu keserim... Haydi Galatasaraylılar kampanyaya devam...
Read more
0

Bir çekememezlik öyküsünün başkahramanı: Hagi




Eksisozlukte Hagi'nin Alex'le karşılaştırıldığı başlıkta yazılanları okuyunca ağzım açık hayretler içinde kalıyorum. Alex'in Hagi'den daha büyük bir oyuncu olduğunu savunanlar herhalde kıçları açık yatıyolar geceleri.

Bu savunmalarda en büyük silahları 3 tane: Hagi çirkefti, Hagi "Hırsızsınız siz" dedi ve Alex'in istatistikleri daha iyi.

Ben en sonuncusundan başlayıp en başa döneceğim. İstatistik olarak Alex çok daha iyi olabilir. Ama şunu unutmamak lazımki Hagi'nin oynadığı 4 sene boyunca attığı goller, yaptığı assitlerin yanında bugün Elano'nun son Gençlerbirliği maçında yaptığı gibi golden bir önceki pası veren adam da Hagi'ydi. O sene Galatasaray'ın attığı gollerin belki tamamında bir yerden etkisi vardı onun. Topu bir kanattan diğerine atıp oradaki boş adamın çizgiye enmesni sağlar onun yaptığı ortada Hakan Şükür indirir geriden gelen Arif, Okan vs. golü atardı. Ya da Türkiye'ye şu ana kadar gelmiş hiçbir futbolcuda olmayan en zor anda sorumluluğu üstüne almak duygusu vardı Hagi'de: O yüzden Bilboa'ya uzatmalarda saçma sapan bir yerden çekip o muhteşem golü atmışt çünkü Hagi'ydi o. Arsenal'le olan finalde de işte bu yüzden kırmızı kartı gördü. Hakan Şükür belki de Hagi'nin affetmeyeceği bir frikiği kendisi kullanmış ve auta atmıştı, buna çıldıran Hagi sinirini arkadan ona giren Adams'dan çıkarttı bir şekilde. Yaptığı hataydı ama bu almak istediği sorumluluğu, o takıma o kupayı kazandırma isteğinin bir parçasıydı sadece. Zaten kimse ona kızmadı,kızamadı zaten. Çünkü o Hagi'ydi. Taraftarı tarafından hiçbir zaman ıslıklanmayan, yuhlanmayan büyük adam. Bu yüzden istatistik acıdan Alex önde gözükebilir ama Hagi istatistiklerin adamı olmadı hiç.



"Hırsızsınız siz" muhabbeti Hagi'yi çekemeyenlerin elindeki en büyük silahlardan biri. Kendine tapan taraftara hırsız dedi çingene işte derler hep. Peki olayın gerçek yüzü açıklanmasına rağmen neden hala bunu görmezden geliyorlar anlamış değilim. Neydi olayın gerçke yüzü Ali Kırca zamanında yazmıştı benden oradan alıyorum olayın gerçek kısmını:
(Otobüs kapısı açılır ve Hagi bağırmaya başlar:)
- Benim telefon, siz?
- Hırsız var!
- Benim telefon aldı.
- Kim aldı.
- HIRSIZ KİM?
(Romence bir şeyler mırıldanır.)
- Hırsız?
(Ve içeri girer...)
Hepsi bu...
Söylediklerinin hepsi bu... Hani nerede, Hagi'nin taraftara "hırsızlar" diye hakaret ettiği...
Hani nerede "hepiniz hırsızsiniz" dediği...
Ya da sadece "hırsızsiniz" dediği... Nerede?

Olayın gerçeği buysa neden hala hırsız dedi diye tutturanlar var anlamıyorum. Ama işin garip tarafı Alex kendilerine hırsız derse bir daha adını ağzına bile almayacak taraftarlar durup Hagi hırsız demesine rağmen bunlar hala bu adama tapıyor diye düşünmüyorlar bile. Hagi gerçekten hırsızsınız siz demiş bile olsa bu taraftar hala ona tapmaya devam eder, Hagi bizi işte öyle büyüledi işte.



Ve sıra geldi çirkefliğe.. En büyük silah bu Hagi düşmanlarının elindeki. Çirkefliğine örnek olarak maçı katleden Erol Ersoy'a tükürmesi ise bu silahın en etkili parçası. Buna laf edenlere sormak lazım sizin içinizde hiç kazanma hırsı yok mu? Hele ki düşünün Türkiye'de tarih yazmış bir takımın en önemli oyuncusunuz, ülkenizde bir efsanesiniz ve kariyerinizin son senesindesiniz. Şampiyon olup bırakmak istemez mi insan? Hele ki Hagi gibi kazanma hırsı son derece fazla olan biri bunun çin yanıp tutuşur, buna engel olmaya kalkacak tetikçiler karşısında kendini tutamaz. Tutamadı da zaten. Ama bunu anlamamazlıktan gelmek çok koaly oluyor. Bence Alex Hagi'nin yanında daha büyük bir çirkeftir. Hemen ne diyorsun sen diye celallenmeyin nedeni de var bunun: Ne zaman ki top cezasahasına yakın bölgede Alex'in ayağına geliyor, şut çekemeyecek bir pozisyondaysa ve yanında rakip varsa kendini anında yere bırakıyor ve takımına serbest vuruş kazandırıyor. Bunun örnekleri de hiçte o kadar az değil. Her maç ,özellikle berabere ve mağlup durumdayken Fenerbahçe, en az 2-3 kere dener Alex bunu. peki bu çirkeflik değilde nedir? Durmadan yanlış karar verip herkesi çıldırtan hakemin üstüne yürümek mi çirkeflik yoksa hakemi aldatmaya çalışmak, rakip takımın hakkını yemek mi çirkeflik? Cevap aslında çok basit di mi?



Futbolu bırakalı neredeyse 10 sene olacak ve hala Hagi'yi kıyaslıyoruz hiçte kıyaslanmayacak biriyle. Alex Brezilya'nın kaptanıydı (kaç maç merak ediyorum, hem de sadece konferans kupasında galiba), Hagi ise Romanya'nın diyip sırf bu şekilde bile Alex Hagi'den büyüktür diyenler var. Sormak gerekir ama ona Alex'in kaç dünya kupası maçı var kariyerinde? Hagi ise o kupanın en unutulmaz gollerden birini attı sen neden bahsediyorsun? diye. Hagi bu ülkeye gelen bir Brezilyalıyla karşılaştırılacaksa o da Roberto Carlos'tur. Kariyerinde Hagi'den fazla kupa sahibi olan Türkiye'ye gelmiş tek oyuncu ve samimiyetle diyebilirimki dünya üzerindeki en iyi sol bekti. Ama Türkiye'ye geldiğinde Katar'a gitmekten farksızdı durum onun için. İlla Hagi'yle Fenerbahçede oynayan birini karşılaştıracaksam Hagi'yle Alex'i kıyaslamaktansa Roberto Carlos'u kıyaslarım hiç değilse en azından Hagi'ye bu kadar hakaret etmemiş olurum. Gerçi Hagi'nin etkilerini bırakmaya başlayan başka bir oyuncu var Türkiye'de şu an: Ona da başka bir yazı da değinicem kesinlikle. Kim mi? Tabii ki biliyorsunuzdur aslında Oz Büyücüsü Harry Kewell'den bahsettiğimi.

Ve benim düşüncem hep sabit kalacak: Hagi bu ülkeye gelmiş gelecek en büyük oyuncuydu ve galiba hep öyle kalacak. Neden mi? Aslında çok basit bir cevabı var:

Kim Türkiye'den bir takımın Avrupa'da kupalar kazanacağını tahmin ederdi 1996'da Hagi geldiğinde? Cevap çok net:Hiçbirimiz, herkes için bir hayaldi bu. Hagi'nin sözleşmeye koydurduğu özel madde neydi peki? Avrupa'da kupa kazanılırsa şu kadar prim alırım. Gerçekleşmeyecek bir hayal olduğundan yönetim bunu kabul etti tabiiki. Ama aslında bu Hagi için bir hayal değildi, o kendisine güveniyordu, o Karpatların Maradonasıydı çünkü. İşte sırf bu yüzden koydurduğu bu özel madde yüzünden Hagi bu ülkeye gelmiş en büyük oyuncu olarak kalıcak hep. Alex mi? Hadi ordan, yatarken üstünü ört kıçın açıkta kalmış derim sadece.. o Hagi'ydi ne Alex ne Carlos ne de şu anda Galatasaray'da tüm oyunculardan apayrı bir yere koyduğum Oz Büyücüsü Harry Kewell.. Kimse onun gibi olamaz zaten, hala onun videolarını izlerken gözlerim yaşarıyorsa vardır bir nedeni...
Read more
0

Je vais bien ne t'en fais pas....


Uzun bir aradan sonra yazmaya bu filmle devam etmek çok güzel olacak...

Yine yeniden izledim bu filmi. İzlemek geldi içimden gene ansızın, durduramadım. İnsan bir kere izleyince bir kere daha izleme ihtiyacı duyuyor sonra.

İkiz kardeşini arayan Lili'nin macerası kısaca. Mélanie Laurent'e bu filmde hayran olmamak elde değil, hastanedeki sahnelerde gerçekten yemek yememiş olmalı o derece gerçekci duruyor. Fransızları sevmem fazla ama Mélanie'nin yeri apayrı. Özellikle bu filmden sonra ben onu dünyadaki en iyi kadın oyunculardan biri sayıyorum, benimle birlikte Quantin Tarantino'da sayıyor olmalı ki Soysuzlar Çetesi'nde kendisine en önemli rollerden birini verdi.

Ama ben her izlediğimde, Mélanie Laurent'in etkisinden kurtulabilince ondan öte başka birine daha çok hayran oluyorum: Baba rolünü oynayan Kat Merad muhteşem bir oyunculuk sergilemiş aslında, izleyenleri karmaşık duygulara sürüklüyor, bisiklet sahnesinde Lili'yle konuştuktan sonra arkada kalınca yüzüne bakınca o anki duygularını insan sonuna kadar içinde hissediyor o nasıl bir mimiktir. Ve sonunda oyunculuğuna insanın ağzı açık kalıyor ister istemez. Filmi 2. kere sırf babanın mimiklerine, oyunculuğuna dikkat etmek için izlemek lazım. İşte o zaman anlaşılıyor oyunculuğunun büyüklüğü. Gerçi anneyi canlandıran Isabelle Renauld oyunculuğuda mükemmel ama Kad Merad çok daha ağır basıyor işte.

Bir filmin soundtracki nasıl bu kadar güzel olur, nasıl insanı etkiler bunun dersini de veriyor bu film. Kardeşimle aramızdaki şarkı oldu artık Lili. Ben ona söylüyorum tabii ki. Şarkının sözlerini ve klibini buradan vereyim de tam olsun.

Kısaca özellikle kardeşi olanların kesinlikle izlemesi gereken bir film, insana kardeşini ne kadar çok sevdiğini öyle bir gösteriyorki insana kendi bile inanamıyor. Zaten şarkıyı dinleyince filmi de izleme istediği doğuyor insanda otomatik olarak.



Lili,take another walk out of your fake world
Please put all the drugs out of your hand
You'll see that you can breath without not back up
Some much stuff you got to understand

For every step in any walk
Any town of any thought
I'll be your guide

For every street of any scene
Any place you've never been
I'll be your guide

Lili,you know there's still a place for people like us
The same blood runs in every hand
You see its not the wings that makes the angel
Just have to move the bats out of your head

For every step in any walk
Any town of any thought
I'll be your guide

For every street of any scene
Any place you've never been
I'll be your guide

Lili,easy as a kiss we'll find an answer
Put all your fears back in the shade
Don't become a ghost without no colour
Cause you're the best paint life ever made
Read more
0

O şimdi asker canı neler ister....



Bundan bir sene önce bugünü askere giden 3lüyü uğurlarken ki halini düşün deseler hiçte şu an hissettiğim gibi hissetmezdim. Üzülürdüm, meraklanırdım ama bu kadar üzülmezdim kesinlikle.. En kötü anlarımda 3,5 senelik görüşmeme fiyaskoma rağmen yanımda olan kardeşimlerimden üçü yarından itibaren 6 ay boyunca yoklar...

Doruk ve Mertkan... Kardeşlerim işte benim... Doruk ara sıra kaybolsa son zamanlarda gene ortaya çıkmıştı,diğeriyle Mertkanla Fenerbahçe maçından sonra kapışıp cumartesi konuşmaya başladık tekrar... Ama gidiyorlar lan işte 6 ay yoklar.. Rahat sayılırlar 3.cüyle karşılaştırırsak Ankara ve Hatay'a gidiyorlar işte.. Doruk gel Ortaköy'e gidicez sahile havada düzelir hem, Mantar'ı dinlemeyiz merak etme yoksa Palladium'da çürürüz...

3.sünün yeri ise apayrı.. Mirko, Şaban ve Barış... Sene boyunca sabit olmayarak bu üç isimle çağırdım onu... Her haftasonu birlikteydik genelde, hayatımdaki en güzel tatili beraber geçirdik... Yarın Diyarbakır yolcusu.. Şimdi oturup düşünüyorum ben cuma, cumartesi ve hatta pazar kimi kitleyeceğim diye.. Haftaiçi kimi arayacağım hadi Yeşilköy'e diye? Halısahada maç çıkışı Arnavutköy'de mantı & dondurma ikilisini kiminle yapıcam ben Doruk'ta gidiyor? Özlüycem ulan seni ötesi var mı? Kardeşim çabuk git, çabuk gel... O kadar alıştırdınki kendine eksikliğin tahmininden de çok hissedilecek, biliyorum ki inanılmaz hikayelerle geliceksin ama o hikayelerle yanımıza tamamen dönene kadar hep seni merak ediyor olucam...

Vatan size emanet!!! Dikkat edin lan kendinize!!! Aramayı ihmal etmeyin...
Read more
0

Bülent Tümurlenk'ten harika yazı...



Blog yazmaya ve hatta blogları okumaya başlamamın başlıca sebebidir Bülent Timurlenk'in blogu. Bugün inanılmaz bir yazı yazmış gene. Ders gibi herkesin okuması lazım bu yazıyı. Buraya tıklayıp okuyabilirsiniz.
Read more
0

Hürriyet Alma - Aldırma!



Bir gazete düşünün Türkiye'nin en çok okunan gazetesi olsun. Bu gazetenin genel yayın yönetmeninin sırf damadı diye birinin burada önce spor yazarı sonra da spor müdür olduğunu düşünün. ve bu spor müdürünün tarafsızlıkla övünen bu gazetede çalışırken bir derbi maçı sonrası bir programda alenen ezeli rakibine küfür ediyor..

Bu gazete Hürriyet, bu dallama da tahmin edileceği gibi Ercan Saatçi... 2 sene önce Nonda'nın golüyle Ali Sami Yen'de aldığımız maçtan sonra ne diyeceğini bilemediğinden Galatasaray taraftarının yaptığı gösteriyi terör örgütü bayrağına benzeten bu şerefsiz, spor müdürü olduktan sonra durulacağına iyice azıtmış halde. Konunun müzik olduğu bir fbtv programında Metin Özülkü'nün spora dönelim birazda diyince verdiği ilk tepki "nasıl ...tik Galatasaray'ı" oluyorsa ben o gazetenin spor müdürünün bu halini gördükten sonra o gazetenin tarafsızlığına inanmam be ne o gazeteyi alırım ne de aldırırım..

Ercan ben sana damat olamazsın demedim adam olamazsın dedim. Bu arada Metin Özülkü'nün gerçek yüzünü gördüğümüz çok iyi oldu. Şu aralar tek dileğim sokakta Ercan Saatçi'ye rastlamak...
Read more
1

PES 2010 vs. FIFA 2010

Önce daha popüler olandan PES 2010'dan başlamak gerek. Geçen seneki oyundan biraz daha zor bir oyun olmuş bana göre. Topu Messi'ye, Eto'o'ya atıp deliler gibi koşup bir kaç feykle adam geçip ya da duvar pasıyla kaleciyle karşı karşıya kalıp gol atma devri bitmiş. Kimle oynarsanız oynayın illa defanstan birine top kaptırıyorsunuz herkesi geçmeye çalışırken, bu yüzden günümüz futboluna uygun olarak paslı oynamak zorunda kalıyor insan. Tek sorun adam geçememe konusunu biraz abartmışlar, gerçek hayatta insanüstü bir varlık olan Messi bu oyunda insan olarak yapılmış ve genelde defans oyuncularını geçemeyen bir yapıya bürünmüş (en zor seviyeden bahsediyorum). Karşı karşıya kalınca gol atmak çok zorlaşmış, aşırtmayı atmak zordu zaten, şutları genelde kaleciler çıkartıyor, eskisi gibi kaleciyi çalımlamaya kalkınca da defans gelip topu sizden alabiliyor. Ben bu yüzden hep geriden gelen adama pası verip boş kaleye atmaya çalışıyorum en azından gol olma şansı daha artıyor. Kalecileri iyi yapalım derken abartmışlar ama.. Bazı durumlarda diğer köşede olan kaleci ters köşeye inanılmaz bir şekilde uçup topu çıkartabiliyor siz gol olduğunu zannederken. Penaltı atışları ise apayrı bir olay olmuş, nasıl atılacağını çözdüm ama gerçek onu da çok zorlaştırmışlar, eğer elin ayarı kaçarsa penaltı atışlarında 5 penaltının 5ini de dışarı atmak çok mümkün. Taktik bölüü çok güzel ve detaylı olmuş, biraz daha abartsalardı Footbal Manager statüsüne erişebileceklermiş. Herşeye rağmen geçen seneden çok daha iyi bir PES var karşımızda. Ama bu sefer karşısında geçen senekinden çok daha güçlü bir FIFA 2010 var.

FIFA geçen sene de çok güzel bir oyun yapmıştı ama PES 2009 popülerliğini kullanıp daha çok tercih edilmişti, ben FIFA 2009'u geçen sene daha çok beğenmeme rağmen bu popülerliğe kapılıp sadece PES 2009 oynarken buldum kendimi. Bu sene ise PES 2010'dan bence çok çok daha iyi bir FIFA 2010 var karşımızda. Zorluk olarak rakibinden çok daha zor bir oyun olmuş orası kesin. Daha en üst seviyede oynamaya başlayamadım FIFA'da ama PES'te 2. alışma maçı sonrası en üst seviyede oynayıp maç başına 3-4-5 gol atmaya başladım desem aradaki farkı daha iyi anlar insan. FIFA'daki en güzel olay kullanılmayan sağ analog tuşlarını özel hareketler için ayırmış olması, L2'ye basarak bu analogu hareket ettirdiğimizde günümüz futbolcularının yaptığı çalım hareketlerini yapabilirmek çok güzel oluyor. PES'teki gibi koşarak adam geçmek burada da mümkün olamasa da bu çalım hareketlerini düzgün kullanarak 3 kişiyi geçebiliyor insan bu da oyunu daha gerçekçi kılıyor aslında. Ama bunda da paslı oynamak çok daha önemli herşeyden öte. Paslı oynanınca rakip topu kapamıyor ve bir anda gollük pozisyona girebiliyor takım. Ama çalım atmaya kalkışınca genelde rakip topu kapabiliyor, her ne kadar o çalım varyasyonları olsa da. 2 senedir FIFA'nın PES'ten ayrılan bir kaç özelliği var: Gol atınca gol sevinçlerini PES'te edit modundan ayaramanız gerekiyor ya da 80 küsür sevinç birini rastgele yapıyor ama FIFA'da kendiniz o an ne isterseniz yapabiliyorsunuz, 80 küsür sevinç olmasada bu çok hoşuma giden bir özellik. Şöyle örnek vereyim, kendi fantazim bir golden sonra Galatasaray tribünlerini önce şişt yaparak susturarak sonra kollarımı sallayarak üçlü çektirmeye başlıyor, daha sonra insanları çoşturmak için 2 elimi aşağıdan yukarı kaldırarak hadi daha yüksek daha yüksek moduna geçiyorum. Tam büyük bir fantazi ama yapabiliyorum ben bunu bu oyunda yapınca da iyice gaza gelip kendimde üçlü çekiyorum (evet manyağım). Fifa'nın Pes'te olmayan diğer özelliği takımların güncel form durumunu, oyuncuların sakatlık durumları istenirse internetten alınıp ona göre ayarlamalar yapılabiliyor, ki bu da bence çok güzel bir özellik. Ve PES'te olmasını en çok istediğim özelliklerden biri de oyuncunun genel güç durumunun yanında anlık güç durumu, şöyle ki eğer bir oyuncuyu sahanın bir ucundan diğerine dakika depara kaldırınca oyuncunun anlık güç durumu azalıp koşamamaya başlıyor kısaca nefesi kesiliyor böylece dinlenmek için deparı kesmek zorunda kalıyor insan, maçta süre ilerleyip genel gücü azalınca anlık güç durumu da daha çabuk bitmeye başlıyor. bu da oyunu çok daha gerçekçi kılan özelliklerden biri.

Sonuç olarak ikisi de insana çok güzel olmuş ama FIFA 2010 bana daha çok zevk verdi açıkcası. Şu da varki daha zor olan FIFA 2010 oynayınca PES 2010 insana daha kolay geliyor. Bu sene FIFA 2010 kazanır, Konami'nin seneye FIFA 2010'dan birşeyler kapması gerek yoksa EA Sports aradaki farkı git gide açmaya başlayacak gibi duruyor. Ama ikisininde hakemleri biraz düzeltmesi gerekiyor ...
Read more
0

Türkiye'ye gene bir Dünya Şampiyon geldi!!



Kimin haberi var bundan? Herkes derbiyi konuşurken gene bir tarih yazıldığını kaç kişi biliyor ki? Sayılı... Gazete de haberi çıktı mı hayır... Neyin haberi peki sahi:

Engelsiz Aslanlar 2. kez Kıtalararası Şampiyon oldu sessiz sedasız. hem de gene namağlup... 2. kez Avrupa'da Şampiyonlar Ligi şampiyonu olduktan sonra.. Bu insanlar bir haberi bile hak etmiyorlar mı? Türkiye'nin uluslararası alanda kazandığı 9 kupadan (7'sini Galatasaray getirdi) 4'ünü bu takım getirdi son 2 senede. Ama gazetelerde bugün bile kavuk giymiş Alex var ve bu insanların, Engelsiz Aslanlar'ın haberi hiçbir yerde yok.. Yazık!!!

Halbuki sporun dostluk ve kardeşlik olduğunun bize gösterildiği sadece bu spor dalı kalmıştı. Tüm Türkiye'nin kuşkusuz takdir ettiği ve belki de sempati duyduğu bir takımın bu başarısı neden hiçbir gazete de resimli olarak verilmez?



Türk sporu için öenmli bir olayı bu kadar umursamayan türk basını için sadece yazık diyebilirim...

Ve unutmadan: Helal olsun be Engelsiz Aslanlar!!! Sessiz sedasız gene Kıtalararası Şampiyon oldunuz!! Aynen devam diyecem de zaten devam ediyorsunuz!!
Read more
0

Fenerbahce 3 - Galatasaray 1

Futbol namina sahada hic bir sey yoktu. Oynayan, oynamaya calisan Galatasaray'di. Oynatmayan, oynatmak istemeyen Fenervahce ve bir hakem uclusu vardi. Macin ilk dakikasinda Baros'u sakatlayan O.C. Emre'ye sari kart gostermezsen, ofsayttan olan golu verirsen sonunda Keita cileden cikar kendi cezasini kendi kesmeye calisir. Alex'in pozisyonu penaltiysa Leo Franco'ya kirmizi kart verip Nonda'ya sari kart vermeyeceksin. Cifte standart uygulamayacaksin! Ne zaman maclara duzgun hakem verirler iste o zaman oradan galip cikariz. Bu son 10 senede her halde maclarin %80ninde eyyamci bir hakem mevcuttu, bugunde bu olay bozulmadi. Ilkyarida Arda'ya yumruk atan Cristian denen herife neden kart gosterilmedi ben bunu merak ediyorum!

Macan once cikan olaylarda hakemin kafasini yarmayi basaran, Keita'nin gozune yabanci madde atan bu taraftara ne ceza verilecek merak ediyorum, tek macta yillarin hincini alinca 5 mac seyircisiz oynamistik biz!!! Bakalim bunun sonucu nolacak? Bence sadece para cezasiyla kurtarirlar!

Son olarak Emre Belozoglu ben senin anani cok seviyorum...
Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.
Read more