RSS

Galatasaray 4 - Dinamo Bükreş 1



Ne yalan söyleyeyim maça gittiğim de aklım bu maçtan çok Pazar günkü maçtaydı. Rijkaard'a derbiyi düşünmüş olacak ilk 11de Hakan Balta, Baros, Arda ve Gökhan Zan yoktu. Yerlerine Caner, Nonda, Elano ve Mehmet Topal oynadı.

Golü bulana kadar pas çevirip pozisyona girmeye çalıştı Galatasaray kapanan rakibi karşısında, kalesinde pozisyon vermedi ilk dakikada gelişen atak dışında. Rakibini paslarla bunaltıp hata yapmaya zorladı, golü ne olursa olsun atacağının sinyalini verdi rakibine. Ama sanki biraz uzun sürdü golün gelmesi, 32. dakikada Kewell'in vuran olmazsa belki kaleyi tutsun gol olur ortasına Servet kaleciyi şaşırtan vurma feykiyle gole büyük katkı sağladı. Golden sonra Dinamo Bükreş defansı bırakıp saldırsam mı acaba dedi ama Galatasaray konsantrasyonundan birşey kaybetmeden oynamaya devam etti. 1. golle 2. gol arasında Galatasaray pozisyon bulmaya devam etti dağılmaya başlayan rakibi karşısında.



Sabri'nin Keita'dan öğrendiği birkaç hareket var, maç içinde bunları gördük biraz. En önemlisi çizgiye inermiş gibi yapıp içeri kat etmek ve arkadan gelen oyuncunun önünü açmak. 2. gol işte Sabri'nin bu öğrendiğini uygulamasıyla geldi. Keita'yı çok iyi kaçırdı Sabri, Keita'da öldürücü yere ortasını yaptı kaleci ve defans ön direktekilere odaklanmışken Keita gerilerden gelen Nonda'yı gördü, Anakonda ise maçı bitti sayan golü getirdi takıma.

İlk yarı 2-0 ile bittikten sonra 2. yarı bir nevi 3-0 başladı. Keita, ki kendisi Galatasaray'ın futboldaki hilesi gibi birşey top ne zaman ona gelse tehlike oluyor, muhteşem bir ortayla Nonda'ya 2. golü attırdı, Nonda topa değemeseydi arkada Kewell boşta topu bekliyordu. Bu golde Keita kadar önemli bir payada Mustafa Sarp sahip, topu orta alandan iyi getirip Keita'nın önüne güzel bir şekilde açtı ve ardından ön direğe koşup rakibi kendi üstüne çekti.

55. dakikada Keita yerini Aydın'a bırakınca herhalde başka gol atamayız iyice rölantiye alırlar artık oyunu diyordum. Ama Aydın kendi becerisiyle penaltıyı yarattı. Penaltı atışından önce Nonda ve Kewell kim atsın tartışması yapıyordu, Elano gidip ben atasam olur mu tarzı sorusuyla bu tartışmayı bitirdi ve penaltıyı, az daha kaleci kurtarıyordu, gole çevirdi.



Bu dakikadan itibaren takım oyunu iyice cıvıtmaya başladı. Golü yiyeceğimiz çok belliydi zaetn ve neyseki 1 tane yediğimizle kaldık. Bu cıvımanın boyutları o kadar büyükki kendi cezasahan içinde kalecinle defans oyuncuların rakiple 3-2 pas yapabiliyor, topu uzaklaştırma zahmetinde bulunmadan, kaptırsalar maç 4-2 olacak bir anda. Bunlara gerek yok, oyunumuza rölantide devam etsek belki 5-6 olacaktı ama rölantide oynamayı beceremiyoruz ya oynuyoruz ya da oynamıyoruz bunun bir arasını bulmak lazım.

Sabri ve Ayhan pazar günü derbide oynayacağından Uğur ve Barış'la değişti. Ayhan-Barış değişikliğinde kaptanlık pazu bandı Uğur'un kolunda kalınca gol atmış kadar sevindim, çok yakışıyor bu çocuğa kaptanlık o talihsiz sakatlığı geçirmeseydi belki de asıl kaptan o olacaktı.

Barış'ın son dakika şutundan sonra yedek kulübesinin yaptığı makara görülmeye değer ve başrolde ise Arda yok bu makarada, Keita başı çekiyor. Barış'ı ayakta alkışlamaya kalkarken yan gözle Rijkaard'ı süzmesi işin başka bir boyutu ..



Yeri gelmişken değineyim, bu maç Elano'nun en iyi oynadığı maçtı. Topu 50 metrelik mesafelere nokta atışıyla yolladı, rakip defansın ayarını bozdu. Çok koştu ve mücadele etti. Takıma uyum sorununu tamamen aşmak üzere ve artık milli maçlarda kalmadığına göre 2-3 maç sonra asıl Elano'yu sahalarda görmeye başlayacağız. O kadar güzel düşünüyor ve o kadar güzel öldürücü paslar atıyorki takdir etmemek mümkün değil. Maç 0-0ken Keita'ya muhteşem bir pas attı, Keita topu oraya atacağını düşünmemişti ve topu rakibe kaptırdık. Ama o pas Keita'nın da o kadar hoşuna gittiki 30 saniye boyunca sen var ya sen dercesine parmağıyla Elano'yu işaret edip gülüyordu.

Caner ise takıma yavaş yavaş alıştığını gösterdi bize, Hakan Balta'dan çok daha hızlı ve hücumda çok daha etkili. Biraz daha takıma ısınınca Hakan Balta artık stoper oynamaya başlayabilir bu takımda.



Ve son söz Sabri hakkında. Kendisiyle durmadan dalga geçen biriyim ve bu takımdan gitmesi gerektiğini düşünüyorDUM. Son maçlarda gösterdiği gelişme inanılmaz boyutlara ulaştı. Artık orta bile yapabiliyor, gereksiz şut çekmiyor, topu şişirmiyor ve en önemlisi ne hakemle ne de rakiple dalaşıyor. Bunda Keita'yla gösterdiği uyum ve antrenörünün Rijkaard olmasının payı çok yüksek. Ve ilk defa gol atmadığı bir maçta oyundan çıkarken tüm stat tarafından (ben dahil) ayakta alkışlandı. Aynen böyle Sabri bizi utandırmaya devam et ama maçta artık kimseye yüklenip rahatlayamıyorum olmadı bu...

Bookmark and Share

0 yorum:

Yorum Gönder